BERLIN ANTLAŞMASI’NDAN SONRA SAMSUN VE ÇEVRESINDE ERMENI OLAYLARI

25.06.2010 07:20

Ermeniler tarih boyunca Pers, Roma, Arap, Bizans ve Rus hakimiyeti altında yaşamışlardır. Türklerin batıya doğru ilerlemesiyle birlikte, Selçuklular, Safevîler ve Osmanlıların egemenliği altına

girmişlerdir. Dağınık halde Kafkasya, ran ve Anadolu’da yaşayan Ermeniler, daha ziyade ticaret ve zanaatla meşgul olmuşlardır. Osmanlı Devleti’nin Hıristiyan tebaasından olan Ermeniler, Ortodoks ve Katolik mezheplerinden ayrı Gregoryen mezhebine bağlı bağımsız bir kiliseye ve dini düşünceye sahiptirler. stanbul’un fethinden sonra, Ortodoks ve Musevîler gibi Ermeniler de, bağımsız bir cemaat olarak tanınmış; bir takım haklar ve imtiyazlardan yararlandırılmışlardır 1. Sultan II. Mehmed, Bursa Ermeni Metropoliti Hovagem’i stanbul’da Ermeni milletinin patriği ve millet başı olarak atamıştır 2. Devlet, Ermeni toplumu ile olan münasebetlerini stanbul Patriği vasıtasıyla yürütmüş, onu en büyük idarî makam kabul etmiştir . XVII. ve XVIII. yüzyıllarda Ermeniler daha ziyade ticaret ve bankerlik işleriyle uğraşmışlardır. Içlerinde büyük makam sahiplerine büyük miktarda borç para veren ve para basımı gibi önemli imtiyazlar elde edenler vardır 4. 1913-1915’te gerçekleştirilen ilk sanayi “sayım”ında sanayi kuruluşlarına yatırılmış sermayenin %50’si Rumların,

%20’si Ermenilerin, %5’i Yahudilerin geri kalanı yabancılar (%10) ve Türklerin (%15) elindeydi 5. 1821 Rum ayaklanmasından sonra çeşitli devlet kademelerine ve hariciyenin tercümanlık görevine Ermeniler getirilmeye başlanmış ve “Millet-i Sadıka” deyimi onlar için kullanılmıştır. Osmanlı

Devleti’nde kendi dillerini unutan ve Türkçe konuşan Ermeniler, Avrupa kamuoyunda, “Hıristiyan Türkler” olarak tanınıyorlardı 6. Zanaat, ticaret, bankerlik, devlet memurlukları gibi alanlarda etkili

olan Ermenilerin yardımıyla, Ermeni ulusunun toplumsal yaşamları oldukça gelişmiş, okullar, matbaalar, kütüphaneler açılmıştır. Birçok Ermeni genç, öğrenim görmek, zaanat öğrenmek için Avrupa üniversitelerine, okullarına gönderilmiştir7. 1800’lerde dünyada en çok Ermeni’nin yaşadığı şehir stanbul’du ve yaklaşık başkent nüfusunun onda birini oluşturuyordu . Zaten Ermeni nüfusun en çok bulunduğu altı vilayetinin (Erzurum, Bitlis, Van, Diyarbekir, Mamure tül Aziz, Sivas) nüfus oranının % 18.61 olduğu görülmektedir 9.

Coğrafî yer ismi olarak Ermenistan, tarihin en eski devirlerinden beri belirli bir bölgenin ismi olmuştur. Ancak Ermeni denilen topluluk bu bölgeye ismini vermemiş, bu bölgeden ismini almıştır. Çeşitli kaynaklarda,Ermenilerin bölgeye batıdan geldikleri belirtilmektedir. Kesin olarak bilinen,

Büyük skender’in Anadolu seferi sırasında ( .Ö. 331) Ermenilerin o bölgede bulunduklarıdır. Ancak bağımsızlıkları söz konusu değildir. ran vilâyeti içinde yaşayan bir topluluktur 10 . Zaten bulundukları bölgede devlet oluşturmaya yetecek nüfus potansiyeline hiçbir zaman sahip olmamışlardır. Ingiliz Dışişleri Bakanlığı Arşivinde, FO-800/33 sayılı dosyadaki 1 Temmuz

1895 tarihli raporun dördüncü sayfasındaki bir kayıt, ünlü Macar oryantalisti Vambery’in “etnik ve coğrafî açıdan bir Ermenistan yoktur” yargısını içermesi açısından önemlidir: “Tüm ıslahat tekliflerini ham, amaçsız ve dolayısıyla Ermenistan’a uygulanması tasarlanan reformlar açısından

uygunsuz diye nitelemekten kendimi alamıyorum. Ermenistan dedim. Ancak ben Mr. Lynch’in geçenlerde Royal Geographic Society’de söylediklerine tam olarak katılıyorum: Etnik ve coğrafî bakış açısından bir Ermenistan mevcut değildir” 11 . Gerçekte Ermenistan denilen bu bölgede feodal bir yapı hakimdir. Bu derebeylerin hangisinin Ermeni, hangisinin başka asıllı olduğu

bilinememektedir. Bölgede bir Ermeni milliyetçiliğinden veya Ermenilik şuurunun mevcudiyetinden bahsetmek hiçbir şekilde mümkün değildir. Bu durumda tarih boyunca ne bağımsız bir Ermenistan ne de müttehid bir Ermeni milletinin varlığından bahsetmek tarihi bir hakikat olarak mümkün

görülmemektedir 12.

Şu halde, Osmanlı Devleti’nin XIX. yüzyılın sonlarına kadar bir “Ermeni Meselesi” olmadığı gibi, Ermenilerin Türk halkı ve yöneticileriyle bir problemi de mevcut değildir. Bu durumda Türk-Ermeni ilişkilerinin bozulma nedenlerini başka yerlerde aramak gerekir.

1. Ermeni Sorununun Ortaya Çıkışı ve Gelişimi 
Osmanlı Devleti’ndeki Ermeniler, Doğu Ve Güneydoğu Anadolu’daki bazı yerler hariç, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde dağınık bir halde yaşıyorlardı. Hiçbir yerde nüfus çoğunluğuna sahip değillerdi. XVIII.yüzyıldan itibaren mezhep yönünden de bütünlük göstermiyorlardı. Bu yüzyıla kadar Gregoryen olmakla birlikte, bu yüzyıldan sonra Katolik ve Protestanlığı kabul eden Ermeniler de oldukça fazlaydı. Ermenilerin bir grubu, XIX. yüzyılda özellikle Amerikan propagandası ve ngiliz himayesi sonucu Protestan mezhebine geçti. Bunun sonucu olarak Ermeni Protestan kilisesi doğu vilayetlerinde ayrı bir örgüt ve millet grubu oldu 13. Rusya,Ingiltere ve Fransa’nın Ermenilerle ilgileri bu mezhep ilişkilerine dayanıyordu 14.

Bu nedenle Ermeni sorununu hazırlayan sebepleri Ermeni Kilisesi, din faktörü, misyonerlik faaliyetleri ve propaganda başlıkları ile özetlemek mümkündür. Özellikle Ermeni Kilisesinin bir “Ermeni Devleti” kurma yolundaki faaliyetleri oldukça etkili ve dikkat çekicidir 15. Hatta Ermeni

papazları, kasabalara kadar çalışma alanlarını genişletmişlerdir. Samsun’un ilçeleri Çarşamba ve Terme’de faaliyetlerde bulunan bir papazın daha sonra Ermeni eşkıya çetelerine katıldığı görülmüştür 16. Gorçakof, daha Paris Kongresinden önce Türkiye’deki etnik unsurların, bağımsız bir millet teşkil edemeyeceklerini, çünkü bir millet halinde olmadıklarını ve bunun için kendilerinin dinî ve toplumsal esaslar üzerine örgütlenerek bir millet haline gelmeleri gerektiğini söylemiştir17.

XIX. yüzyıla gelinceye kadar, Osmanlı Devleti ile Ermeniler arasında ciddî bir problem yaşanmamıştır. Bu yüzyıldan itibaren Şark Meselesi 18 büyük bir ivme kazanmıştır. 1839 Tanzimat Fermanı, 1856 Islahat Fermanı azınlık hareketlerini oldukça alevlendirmiştir. 1862’de Babıâlî tarafından, Ermeni Milleti Nizamnamesi kabul edilmiştir. Bu nizamname Türkiye Ermenilerinin siyasî ve toplumsal varlıkları üzerinde yeni bir dönemin açılması ve Osmanlı hükümetinin bulunduğu durumun kendileri için ne kadar müsait olduğunu göstermesi bakımından son derece önemlidir19. XIX. yüzyıl boyunca ve XX. yüzyılın başlarında Osmanlı azınlıklarının çıkartmış olduğu isyan ve problemler, Osmanlı Devleti’nin beş yüz yıl boyunca onlara uyguladığı fetih ve yönetim politikalarının bir sonucudur. Osmanlı Devleti, en başından itibaren aldığı yerlerin halklarını

ne köleleştirmeye ne de din değiştirmeye zorlamıştır. Din temeline dayanan farklılıklar esas alınarak ihtiyaçlarının karşılanmasına ve gelişmelerine izin verilmiştir 20. Böylece diğer azınlıklarda olduğu gibi Ermeniler de dinî ve millî teşkilatlarını artırarak, Anadolu’da faaliyetlere başlamışlardır. 1877-

1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Osmanlı toprakları üzerinde imtiyaz bölgeleri belirlenince, yavaş yavaş Ermeniler yeniden gündeme gelmişlerdir 21.

Ingiltere, XIX. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı Devleti ile fazla ilgili değildi. Çünkü Osmanlılar, güçlü oldukları sürece, ngiltere adına, Hint yolu zaten güven altındaydı. Ancak Fransız htilâlinden sora meydan gelen gelişmeler, ngiliz yöneticilerinin Osmanlı Devleti’nin artık bu bölgeyi tek

başına koruyamayacağını anlamalarına neden oldu. Bu durumda ngiltere harekete geçti 22. Rusya ve ngiltere’nin menfaatleri, Doğu Anadolu bölgesinde çakışınca bir “Ermeni Sorunu”ndan söz edilmeye başlandı. Rusya’nın Ermenistan’ı ele geçirmesinin diğer Avrupalılar için pek önemi yoktu. Fakat ngiltere, Hindistan’daki Britanya hâkimiyeti üzerinde, bu önemli bölgenin Rusya’ya katılmasının yapacağı etkileri dikkate almak zorundaydı. Aksi takdirde Rusya, Küçük Asya’nın tümünü ve Fırat-Dicle büyük vadisini kontrolü altına alacak ve buralar kaçınılmaz bir şekilde Rusya’nın hükmü altına girecekti. Böylece Ermenilerin Osmanlı’ya karşı değil Rusya’ya karşı bir koz olarak kullanılması düşüncesi belirdi 23. Ancak Ermeniler, ngiltere’den daha yakın buldukları Rusya’ya açıkça karşı

çıkamamışlardır. Ayrıca içlerinde Ruslarla ilişkilerde bulunanlar da çoktu. Bunun üzerine ngiltere’nin Osmanlı’yı bölgeden çıkartıp, -üstü kapalı bir şekilde- “bağımsızlık” teklifi ortaya atması Ermeniler arasında Rus karşıtlığına yol açtığı gibi çok sayıda da Ermeni destekçi bulmuştur 24.

Osmanlı Devleti, Ayastefanos Antlaşmasına göre Ermenilerin oturdukları eyaletlerde, mahallî menfaatlerin gerektirdiği ıslahatı vakit kaybetmeksizin yapmayı ve Ermenilerin Kürtlere ve Çerkeslere karşı emniyetini sağlamayı taahhüt etmiştir25. Hatta müzakereler esnasında Lord

Salisbury, ileride refah ve saadete kavuşmaları için Ermenilere ümit ve güven verilmesini istemiştir. Bu hususta alınacak tedbirlerin sırası geldikçe devletlere tebliğ edileceği ve adı geçen devletlerin de söz konusu tedbirlerin tatbikine nezaret edecekleri kararına varılmıştır 26. Ingiltere’nin bu anlaşma

esnasında dile getirdiği “Ermeni Meselesi”, aslında Ermenilerin değil, çıkarları Osmanlı toprakları üzerinde çatışan devletlerin meselesi olarak ortaya çıkmış ve siyasî bir boyut kazanmıştır. Bununla elde edilmek istenen amaç ise Osmanlı Devleti’ni parçalanma aşamasına getirmekti.

2. 1892-1922 Yılları Arası Samsun ve Çevresinde Ermeni Olayları

Osmanlı Devleti yönetiminde yaşayan Ermenilerin ilk ulusal hareketlerinin başlama tarihi 1860 yılı olarak kabul edilebilir. Bu tarihte sosyal amaçla kurulmaya başlayan dernekler, sonradan kurulan ve dış kışkırtma ve yardımlarla Türk Ermenilerini devlete karşı ayaklandıran komitelerin ilk belirtileri ve çekirdekleri olmuştur 27.

Ermeni Meselesi, Osmanlı-Rus Harbinden sonra imzalanan Ayastafanos (Yeşilköy) Antlaşmasının 16. ve Berlin Antlaşmasının 61. maddeleriyle ortaya çıkarılmıştır. Bundan sonra her fırsatta ortaya sürülmüş ve artan bir şiddetle devam etmiştir. Aynı zamanda Osmanlı Devleti’ne karşı bir müdahale unsuru olarak kullanılmıştır. Berlin Konferansı’nın hemen ardından harekete geçen Ermeniler, Ermeni Meselesi’nin, Şark Meselesi’nden ortaya çıktığını iddia etmişler, ıslahat yoluyla fiilî özerklik

elde etmek amacıyla yurt içinde ve dışında örgütlenmeye başlamışlardır. Bu amaçla 1885’te Van’da Armenegan, 1887’de Cenevre’de Hınçak ve 1889’da Kafkasya’da Taşnak adlı ihtilâl komiteleri kurmuşlardır 28 .Ermeni komitelerinin, Ermeni sorununun büyümesinde ve siyasî anlamda çözülmez

hale gelmesinde, özel bir yeri vardır 29. Bu derneklerin çalışmaları sonucunda, 1890 yılından itibaren yurdun çeşitli yerlerinde isyan hareketleri meydana gelmeye başlamıştır. Bu isyan hareketlerinde, dış güçler ve Ermeni komiteleriyle iç bölgelerde yaşayan Ermeniler arasındaki bağlantının Trabzon ve Samsun limanları aracılığıyla sağlandığı görülmektedir. Bu çevrede, Trabzon vilâyetinden Dahiliye Nezaretine çekilen bir telgrafa göre, Ermeni nüfusun yoğun olduğu yerlerde Ermeni memurların da görev aldığı tahrir komisyonunun yaptığı çalışmalar neticesinde: Trabzon

sancağı dahilinde 22.681 Ermeni mevcuttur ve bunun 6.000’i Trabzon şehrinde oturmaktadır. Canik sancağında 18.174 Ermeni ve Gümüşhane sancağında 1.494 Ermeni olmak üzere toplam Ermeni nüfusu 42.349’dur 30.

1319 tarihli Trabzon Vilâyeti Salnamesine göre ise Trabzon sancağında 28.499 Ermeni mevcuttu. Canik sancağında toplam 22.002 Ermeni’den 1.215’i Samsun Kazasında idi. Gümüşhane sancağında ise 1.712 Ermeni vardı 31.

1912’lere gelindiğinde Osmanlı Devleti, Balkan devletleri karşısında uğradığı yenilgiler sonucunda Avrupa’daki topraklarının hemen hemen tamamını kaybetmiştir. Asya toprakları da yavaş yavaş bölünme aşamasına getirilmiştir. Avrupalı devletlerin Şark Meselesi, bütün şiddetiyle devam

etmekte, buna paralel olarak yurdun çeşitli yerlerinde Ermeni ayaklanmaları vuku bulmaktaydı. l. Dünya Savaşı öncesinde Ermeni meselesi, büyük devletler tarafından yeniden gündeme taşınmıştır. Osmanlı Devleti henüz savaşa girmeden Ermeniler, Rus ordusu için gönüllü birlikler oluşturmuşlar

ve isyan hazırlıklarını tamamlamışlardır. Savaş çıktıktan sonra Trabzon ve çevresindeki Ermeniler, iç kısımlardaki Ermenilere silah ve mühimmat nakliyatında yardımcı olmuşlardır 32 . Savaş süresince, Ermeni ayaklanmaları artarak devam etmiş, işgalci kuvvetlerle birlikte hareket ederek, Türk halkına

katliamlarda bulunmuşlardır. Özellikle 15 Nisan 1915 Van isyanı, Osmanlı hükümeti tarafından 27 Mayıs 1915 tarihli sevkıyâtla ilgili geçici kanunun 33 çıkarılmasının en önemli nedenlerinden biri olmuştur.

1892-1922 tarihleri arasında fazla bir Ermeni nüfusu olmamasına rağmen Samsun ve çevresinde de çeşitli Ermeni olayları meydana gelmiştir. Bütün bunlar yurt genelinde plânlı bir Ermeni hareketi olduğunu göstermektedir.

 

2.1. Basının Rolü

Ermeni komitelerinin en önemli propaganda aracı basın idi. Kitap, dergi, gazete ve bunlarda yer alan bilhassa millî duyguları uyandıran şiirler, isyanların çıkarılmasındaki en etkili metottu. Çoğu Ermeni gazetesi, Ermenilerin kurtulabilmek için silaha başvurmaları gerektiğini belirterek,

Ermenileri isyana kışkırtmıştı 34.

1800’lü yılların ortalarına gelindiğinde mparatorluğun etnik ve dinsel cemaatlerinin çoğunun kendi gazeteleri vardı. Çeşitli dillerde yayınlanan gazetelerin, milliyetçilik akımlarının etkisiyle gittikçe yıkıcı temalar içerdikleri görülmekteydi. Çeşitli halkların bir arada bulunduğu eyaletlerde, yerel özgürlüklere saygılı bir idarî özerkliğin kabul edilip yerleşmesini istemeye kadar gitmişlerdi

35. Zaten gazetelerin bu amaç doğrultusunda çıkarıldığı, yayına başladıkları tarihlerden de anlaşılmaktaydı. stanbul’da ilk Ermeni gazetesi, 1812 yılında üç haftada bir yayınlanan Tidak

Püzantyan’dır 36. Bunu diğerleri izlemiştir. Bazıları yurt dışında da faaliyet gösteren bu gazeteler, hedefleri doğrultusunda yayın yapmakta ve Avrupa kamuoyunda, bağımsız bir Ermeni Devleti kurulması fikrini sürekli gündemde tutmaktaydılar. Aynı zamanda gerek Avrupa’da gerekse Osmanlı

toprakları içinde yaşayan Ermenileri, Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtıp, faaliyet göstermeye teşvik etmekteydiler 37 . Osmanlı Ermenileri içinde ayaklanmanın fikrî yönünü oluşturmayı üstlenen kişi olarak bilinen,Istanbul’daki Patrik Nerses’in genel sekreteri Minas Çeraz, Londra’da çıkarttığı Arménie gazetesinin 15.6.1890 tarihli sayısında, daha 1876 yılında Istanbul’un üç Ermeni gazetesinde, Kafkasya’daki Ermenilerin ayaklanmaları hakkındaki “asılsız bir haberi” yayınlattırdığını itiraf etmiş, yabancılar karışmazsa haklarını elde edemeyeceklerini savunmuştur

38. Daha sonra bu kişi 1878 Berlin Kongresi’ne katılan Ermeni delegeleri arasında yer almıştır.

Samsun’a gizlice birçok Ermeni gazetesi getirilmiştir. Bunlardan Hınçak gazetelerinin, Avusturya vapur acentası tercümanı bir Ermeni tarafından, el altından dağıtımının yapılmakta olduğu hatta Amasya tarafına da gönderildiği belirlenmiştir. Bu gazeteler, Samsun’a gelmekte olan posta

ve zahire vapurlarında çalışan Ermeniler aracılığıyla ülkeye sokulmaktadır 39.

Özellikle bu tür zararlı evrak, yayın ve silahların yalnız tüccar ve çeşitli zanaatlarla uğraşan Ermeniler tarafından değil devlet kademesinde çeşitli memuriyetlerde bulunan, hastane ve belediyelerde tabiplik yapan Ermenilerin de yardımıyla Samsun, nebolu, Bartın ve Sinop iskelelerinden yurda sokulduğu görülmektedir 40.

Cenevre’de çıkarılan Ermenice Troşak Gazetesi, faaliyet gösteren diğer bir gazetedir. Bu gazete yalnızca Ermenileri değil, Osmanlılara karşı ayaklanmış olan diğer milletleri de desteklemektedir. Gazetenin 1904 tarihli bir sayısında Makedonya ayaklanmasını desteklediği ve Makedonyalıları

Ermeniler gibi Osmanlı Devleti’ne karşı bağımsızlık mücadelesi veren bir halk olarak lanse ettiği görülmektedir. Zaten Ermeni komiteleri, Makedonya ve Bulgar komitecileriyle zaman zaman işbirliği yapıyorlardı. Bulgar ve Makedonyalılar Ermenilere ellerinden gelen yardımı esirgemiyorlardı41.

Osmanlı topraklarında el altından gizlice dağıtılan diğer gazetelerde olduğu gibi bu gazeteye Samsun ve çevresinde iki yüz altı nüsha rastlanarak gerekli tedbirler alınmıştır 42.

 

2.2. Silah Sevkiyatı ve Asayiş Sorunu

Ermeni komiteleri, Ermeni halkını daha çok silahlandırmak için bomba vs. gibi silahları, en ufak Ermeni köyüne kadar sokmaya çalışıyorlardı. Bunun için hiçbir fırsat kaçırılmamış, büyük bir gayretle silah ve bomba sağlanmaya çalışılmıştır43.

Samsun ve Trabzon, Anadolu’nun Karadeniz’de en işlek iskeleleri olduğundan, komitelerin Sivas, Şebinkarahisar, Erzurum, Van, Elazığ bölgelerine silah sevki bu iskelelerden iç bölgelere ticaret malları arasında ve Ermeni tüccarlar vasıtasıyla yapılmıştır 44. Avrupa’daki Ermeniler, bu iki

liman aracılığıyla Anadolu’nun çeşitli yerlerine dinamit yapma amaçlı barut göndermişlerdir. Bunları gönderirken sviçre acentalarını kullanmışlardır 45.

Yalnız ticarî anlamda değil aynı zamanda haberleşmenin sağlanması açısından da bu liman şehirleri önemlidir. Sivas gibi iç bölgelerle olanhaberleşmelerde Samsun postanesinin kullanıldığı görülmektedir 46.

Seferberlikten önce buralarda muntazam komite teşkilâtı ve şubeleri vardır.Buradaki şubeler, yabancı memleketlerden özellikle de Rusya’dan, itilâfdevletlerinin konsolosları ve yabancı postaneleri aracılığıyla mükemmelbilgiler almakta ve merkezleriyle haberleşmelerini temin etmektedir.Rusya’ya gidip gelen komiteciler Rus, ngiliz, Fransız mesajeri vapurlarıyla buradaki komite merkezlerine uğrayarak gerekli telkinlerde bulunmaktadır47.

Yurt dışından getirilen silahlar genellikle Samsun limanından, buradabulunan Ermeniler aracılığıyla yurdun çeşitli yerlerine dağıtılmaktadır48.

Silah ithali için Giresun iskelesine de büyük önem verilmiştir.Buralarda komisyoncu Vahan Badlıyan ve Kel Artin ismindeki iki kişi bu silah sevkini organize ediyorlardı. Artin’in Rus vapurundan çıkardığı bir saman balyasının, vinçten gevşeyerek dağılması üzerine arasından dört yüz martin ile birçok mavzer tüfek ve mermi çıkmıştır. Gümrük ambarında da Ermeni balyalarındaki ticaret eşyaları arasında pek çok tüfek ve cephane bulunmuştur 49. Ayrıca Ermeniler silah kaçakçıları vasıtasıyla Marsilya’danSamsun limanına Pake Kumpanyası vapuruyla silah ve mühimmat sevk etmişlerdir 50.

Samsun ve çevresinin önemi, Trabzon’a yakın olmasından ve çevresindeki Sivas, Merzifon, Amasya ve daha içerilerdeki çetelerin buralarda bulunmasından ileri gelir. Samsun merkezinde yapılan aramalarda birçok silah ve cephaneden başka Ermeni kilisesinin zeminliğinde büyük çapta bomba ile bomba imaline yarayan çok miktarda araç ve gereç bulunmuştur. Bu sandıkların üzerinde Ermenice “Samsun Ermeni piskoposluğuna verilecektir” cümlesi yazılmıştır 51 . Samsun’da Ermeni

mahallelerindeki Ermeniler açıkça silahlı bir şekilde gezmekten çekinmiyorlardı 52. Canik’te meydana gelen karışıklıklarda Minasoğlu çetesinin de etkili rolü olmuştur. Terme civarındaki Kurşunlu ormanlarında saklanan Minasoğlu, civardaki Ermeni ve diğer köylerden 10’u Rum ve

diğerleri Ermeni olmak üzere 500 silahlı adam toplamıştır 53. Bundan da büyük bir isyan planlandığı anlaşılmaktadır. Yine Samsun ahalisinden Hamayak adlı bir Ermeni Atina ve Londra’daki Ermeni komitelerinden silah talep etmiş ve komitenin işareti olan yüzükle dolaşmaktan çekinmemiştir 54.

Bu dönemde Ermeniler dış güçlerin de yardımıyla hızla silahlanmışlardır. Bu silahlanma ilçelere kadar yayılmıştır. Samsun’un Çarşamba kazasında iki Ermeni alet ve silahlarla yakalanmıştır 55.

Devlet bu işlere karıştığı tespit edilen Ermenilerle ilgili çeşitli tedbirler alma yoluna gitmiştir. Bilhassa Samsun’daki karışıklıklara önayak olan Ermenilerin memleketlerine geri gönderilmesine çalışılmıştır 56. Ancak bu olaylar karşısında devletin imkânlarının sınırlı olduğu anlaşılmaktadır.

Çünkü Ermeni olaylarının önlenmesi ve eşkiyanın takibi amacıyla oluşturulan Çarşamba Kazası kordonlarındaki zaptiyelere martini tüfek verilemeyeceği, ancak silahsız olanlarına şinayder tüfeği verilebileceği belirtilmiştir 57 . Yine bu dönemde Samsun, Müslümanların taarruzundan

korkarak yerlerini terk ettikleri bahanesini ileri süren Ermenilerle dolmuştur 58. Bunlar arasında Kudüs’e gitmek bahanesiyle Samsun’a geldiklerini söyleyenler de vardır 59. Ermenilerin yoğun oldukları yerlerde çıkabilecek herhangi bir karışıklığa meydan vermemek için mevcut taburlar

yerinde bırakılmış, Karadeniz kumandanlıklarına tebliğlerde bulunulmuştur 60. Bu önlemler sayesinde biraz da olsa asayiş temin edilmeye çalışılmıştır 61.

Bu arada dış güçler, gerek el altından komiteler aracılığıyla silah yardımında bulunarak gerekse konsoloslukları aracılığıyla Ermenilerin korunmasını isteyerek Ermenilere olan desteklerine devam etmişlerdir. ngiliz konsolosu, Samsun’a bağlı Ermeni köylerinde karışıklık olduğunu ileri sürmüştür. Bu konuda yapılan araştırma neticesinde söylentilerin asılsız olduğu anlaşılmıştır 62. Yine ngiltere, bir muhtıra vererek Canik sancağı da dahil olmak üzere bazı yörelerde Ermenilerin emlâk ve mülklerinin gasp edildiğini ileri sürerek bunların sahiplerine geri verilmesini istemiştir.Ingiltere’nin iddiaları araştırılmış ve neticede bu bilgilerin pek çoğunun asılsız ya da yanlış olduğu anlaşılmıştır. Bu arada haksız yere zarara uğrayan bazı Ermenilerin zararları telafi edilmiştir 63 . Ayrıca Samsun ve Bafra’daki Ermeni kiliseleri rahiplerinden bazıları azledilmiş, bazıları ise değiştirilmiştir. Bundan dolayı Ermeni ahali arasında çeşitli olaylar meydana gelmiştir. Bafra’daki Hınçakyanlar yeni atanan rahibi tehdit ederek kilisede ayin yapmasına engel olmuşlardır 64.

Ermenilerin silahlanmaları bulundukları bölgenin asayişinin bozulmasını da beraberinde getirmiştir. Rum ve Ermeni eşkiyalar tarafından Ünye, Samsun, Çarşamba ve civarında adam öldürme ve gasp olaylarına sık rastlanmaya başlanmıştır. Bu durumu Canik mutasarrıflığı Jandarma Umum

Kumandanlığına telgraflarla bildirmiştir 65. Bunlardan Çarşamba bölgesinde eşkiyalık yapan Ermeni eşkiyası reislerinden Bölükbaşoğlu Ohannes silahıyla birlikte teslim olmuştur 66.

 

2.3. Amerika ve Rusya’ya Ermeni Göçü

Amerika ile ilk ilişkiler, tacirler ve misyonerler aracılığıyla oldu. 1820’lere gelindiğinde ilk Amerikan misyonerleri, Orta Anadolu içlerinde Ermenileri keşfe yollandı. 1830’larda Amerikalı tüccarlar, misyonerler, diplomatlar ve konsoloslar Anadolu’ya yerleşti ve Ermenilerle temasa geçti 67. Amerikalı tüccarlar, özellikle zmir limanına getirdikleri malları, Anadolu’nun içlerine gönderirken Ermeni simsarlardan yararlandı. Bu işbirlikçi stanbul ve Anadolu Ermenileri, yavaş yavaş Amerika

vatandaşlığına geçmeye başladı 68. Amerikalı meslektaşlarıyla işbirliği ve iş ortaklığı içinde bulunan Ermeni tüccarlar, Amerika’da Ermeni propagandasının ve Türk düşmanlığının temelini oluşturduğu gibi ülke içerisinde de kışkırtıcı faaliyetlerde bulundular. Devlet, tespit ettiği bu gibi tüccarları zaman zaman sorgulayarak önlemler almaya çalıştı 69. Anadolu’da ayaklanma çıkartma eylemine geçmeden önce Amerikan vatandaşlığına geçen Ermeniler, Istanbul’da ve Anadolu’da terör faaliyetlerinde bulunuyorlardı. Bunların eylemler öncesinde Amerikan vatandaşlığına

geçmelerindeki en önemli etken 1830 tarihli Türk-Amerikan Ticaret Antlaşmasının, “Amerikan vatandaşları Türk mahkemelerinde muhakeme edilemez”, hükmünden istifade etmekti 70.

Ermeni gençlerinin yetiştirilmeleri, Avrupa ülkelerinde okutulmaları,onların millî şuurla ve Hıristiyan taassubu ile şartlanmalarına sebep olmuştu. Bu konuda Amerikalı misyonerler de önemli rol oynuyorlardı ve Türk aleyhtarı faaliyetlerde bulunuyorlardı 71. Büyük maddî imkana sahip

Amerikan misyonerleri, 1830’lardan sonra Ermeniler arasında bir eğitim seferberliği başlattı. Bu eğitim-öğretim çalışmaları aralıksız sürdü ve yıldan yıla arttı. Bu eğitim-öğretim çalışmaları askerî amaçlı da yapılıyordu. Amerika’daki Ermeni komitesi, asker talimini öğretecek resimli kitaplarla

askerî eğitim görenlere verilmek üzere imal edilen madalya ve armaları Osmanlı topraklarına sokma girişiminde bulunmuştu 72.

Amerika’ya göçler, ilk önce öğrenci ve küçük tüccar gruplarıyla başladı. 1890’lardan sonra küçük esnaf, zanaatkâr ve köylü Ermeniler de göç etti. 1902’lerden itibaren ise bu sayı oldukça arttı. Artık Amerika bu konuda önlemler almaya ve göçmenleri sıkı bir sağlık kontrolünden geçirmeye başladı. Bir süre sonra göç edenler, aileleriyle birlikte gelmeye başladılar. Örneğin Samsun’dan Agop kizyan eşiyle birlikte Amerika’ya gitmek için izin istemişti. Bu kişi aynı zamanda tüccardı ve kardeşlerinden biri Istanbul’da diğeri Harput’ta bir diğeri ise Amerika’da yaşamaktaydı. Amerika’ya gitmesine izin verildi 73. Ancak önceki yıllarda kaçak olarak Amerika’ya giden, daha sonra tekrar Batum ve Trabzon yoluyla Samsun’a geri dönen Ermenilere önce izin verilmedi. Ancak bu gibiler yabancı

vapurlarla getirilip bırakıldıklarından dolayı geldikleri yerlere iadeleri mümkün olmadığından memleketlerine gitmelerine izin verildi 74.

Bazı Ermeniler de Rusya hakimiyetindeki Kafkasya’ya göç ediyordu. Rusya’nın amacı, Osmanlı Devleti’nin aşiretleri silahlandırarak Ermenilere saldırmaları sonucu, Ermeniler Rusya’ya iltica etmeye mecbur kalıyorlarmış gibi bir izlenim yaratarak, Avrupalıların dikkatini Ermeni meselesi üzerine çekmekti 75 . Aynı şekilde Rusya, Samsun civarındaki Ermenilerin Canik Sancağı mahallî memurları tarafından Rusya’ya göçe zorlandığını iddia etmişti. Bu dönemde Rusya tarafına ticaret bahanesiyle çok sayıda Ermeni gitmekteydi. Bunların büyük kısmı kaçakçılıkla uğraşmakta ve daha sonra silahlarla birlikte yurda geri dönmekteydi. Osmanlı Devleti, gerek Rusya tarafına geçişi engelleyip, kaçakları yakalamak gerekse kaçakçılığı önlemek amacıyla Karakol vapurunun

bölgeye gönderilmesine karar verdi 76 . Rusya’ya göç edenlerin zaman zaman Rusya tarafından geri çevrildiği de oluyordu.

 

2.4. Ittihat ve Terakkinin Faaliyetleri

ttihat ve Terakki Pasrtisi’nin Ermenilerle ilişkileri, II.Abdülhamid’e karşı olan ortak tutumlarından kaynaklanmaktadır. Ancak ortak bir program hazırlamaya gelince görüş farklılıkları belirmiştir.

1908’den sonra Ermeni komiteleri, illerde örgütünü büyük ölçüde tamamlamış, komitecilerinin sayısını arttırmış, silah depolarını kurmuş ve herhangi bir silahlı çatışma için hazırlıklarını tamamlamışlardı. Bundan sonraki dönemlerde Ermenilerle ttihat ve Terakki Partisi’nin ilişkileri,

Ermeni komitelerinin çıkartmış olduğu olaylar ve bu olayların ttihat ve Terakki hükümeti tarafından etkisiz hale getirilmesi için alınan önlemler şeklinde olacaktır 77.

Ittihat ve Terakkinin tavrındaki bu değişiklik Ermeni komiteleriyle arasının açılmasına sebep olmuştur. Samsun ve Amasya metropoliti imzasıyla Samsun merkezden Adliye nezaretine çekilen bir telgrafta, Ittihatçıların Samsun, Amasya, Havza ve Merzifon bölgesindeki Müslüman halka silah dağıtarak gayrimüslimlere saldırttığı ve halk arasında çatışmaya yol açtığı belirtilmiştir. Hatta Kavak’ta ittihatçılara bağlı silahlı eşkiyaların gayrimüslim halkı öldürdüğü, bölgede yağmalama faaliyetlerinde bulunulduğu ifade edilmiştir. Ancak yapılan tahkikat sonucunda bunların yalan olduğu anlaşılmıştır 78.

Sonuç

Osmanlı Devleti, sınırları içinde yaşayan bütün milletleri tebası kabul edip, bulunduğu çağa göre kendine özgü mükemmel bir “millet sistemi” oluşturmuştur. Ancak Fransız htilâlinin meydana getirmiş olduğu çeşitli fikirler ve Osmanlı Devleti’nin bu dönemde ekonomik açıdan zayıflaması, çıkarları Osmanlı toprakları üzerinde çatışan batılı güçlü devletlerin, Osmanlı aleyhine harekete geçmesine neden olmuştur. Başta ngiltere ve Rusya olmak üzere batılı devletlerin her türlü desteğini alan azınlıklar, XIX.yy’ın başlarından itibaren siyasî bağımsızlık peşine düşmüşlerdir. Bunun sonucu olarak Osmanlı topraklarının hemen her yerinde isyanlar meydana gelmiştir. Bu isyanlar içinde Ermenilerin çıkartmış olduğu isyanlar ayrı bir öneme sahiptir. Özellikle Berlin Kongresi sonrası

Sırbistan ve Bulgaristan’ın elde ettiği bağımsızlık, Rusya’nın da kışkırtmasıyla Ermenilere ümit vermiştir. Bulundukları hiçbir yerde nüfus olarak çoğunluğu sağlayamayan Ermeniler, dış devletlerden büyük ölçüde destek almışlar ve Osmanlı ülkesine ve Türk halkına büyük zararları

olmuştur. Oysa ki Osmanlı Devleti’nde Ermenilere “millet” statüsü verilmiştir. Ermeni halkının hukuk, eğitim ve yönetimle ilgili işlerini düzenlemesine imkân tanınmıştır. Tanzimat ve Islahat fermanlarının ardından yapılan bu düzenlemelerle durumları Müslüman halka oranla daha

iyi olan Ermeniler, ticaretle de zenginleşmelerinin ardından siyasî taleplere başlamışlardır.

Ilk önce Ermeni çocuklar batılı ülkelere eğitime gönderilerek, onlarda bağımsızlık fikrinin ortaya çıkmasına zemin hazırlanmıştır. Daha sonra Avrupa’nın bazı önemli merkezlerinde gazeteler ve dergiler basılarak, bunlar çeşitli yollardan Osmanlı ülkesinde yaşayan Ermenilere ulaştırılmış

ve isyan etmeleri sağlanmıştır. Son olarak da Osmanlı topraklarında hiçbir müdahale ile karşılaşmaksızın yüzyıllardır ticaretle uğraşan Ermeni tüccarlar ve Osmanlı Devleti’nde çeşitli kademelerde memurluklara kadar yükselmiş bazı Ermeniler vasıtasıyla yabancı ülkelerden gizlice getirttikleri silahlarla saldırılara başlamışlardır. Bundan dolayı XIX. yüzyılın sonları, Osmanlı

topraklarında yaşayan Ermenilerin, sürekli isyan ettiği bir dönem olmuştur. Yurdun her yerinde görülen bu isyan hareketleri ulaşım imkânları açısından önemli bir liman şehri olan Samsun’da da kendisini göstermiştir. Müslüman halk ile Ermeniler arasında zaman zaman meydana gelen

olaylarda Ermeni komitelerinin, din adamlarının ve kiliselerin faaliyet ve propagandalarının büyük etkisi olmuştur.

 

 

* Yrd. Doç. Dr .,

Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

1 Bilal Eryılmaz, Osmanlı Devletinde Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, Istanbul 1996, s. 63

2 Yusuf Oğuzoğlu, Osmanlı Devlet Anlayışı, stanbul 2000, s. 147

Eryılmaz, s. 64

Robert Mantran, Osmanlı mparatorluğu Tarihi, C. II, stanbul 1999, s. 26

5 Matran, s. 185

6 1835-1839 yılları arasında Türkiye’de bulunan Helmuth von Moltke stanbul’da, Osmanlı Başkumandanının Ermeni tercümanı ve ailesinden bahsederken, Ermenilerle ilgili şunları yazmıştır: “Bu Ermenilere aslında Hıristiyan Türkler demek mümkün. Türklerin adetlerinden hatta lisanlarından çok şey almışlar”. Erdal lter, “Ermeni Meselesi”nin Perspektifi ve Zeytun syanları (1780-1880), Ankara 1988, s. 35

7 Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, stanbul 1987, s. 150

Orhan Koloğlu, Abdülhamid Gerçeği, stanbul 2005, s. 279

9 Stanford J. Shaw – Ezel Kural Shaw, Osmanlı mparatorluğu ve Modern Türkiye, C.II, stanbul 2000 s. 251

10 Kâmuran Gürün, Ermeni Dosyası, Ankara 1983, s.17

11 Koloğlu, s. 286

12 “Ermeni devleti fikrini doğuran, Ermeni milleti değil Ermeni Kilisesidir”. Gürün, s.23-24

13 Ilber Ortaylı, “Osmanlı mparatorluğu’nda Millet”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C. lV, stanbul 1985, s. 996

14 Eryılmaz, s.186

15 Gürün, s. 30

16 BOA,YEE. 459/8 (10 Mart 1320)

17 Uras, s. 182

18 Doğu sorunu, Osmanlı mparatorluğu’nun dağılmaya başlamasıyla birlikte, Avrupa devletlerinin onun toprakları üzerinde giriştikleri üstünlük ve pay alma yarışına, bazı Batılı yazarlar tarafından verilen addır. Halûk Ülman, “Tanzimat’tan Cumhuriyete Dış Politika ve Doğu Sorunu”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C. I, stanbul 1985, s. 272. Bkz.Bayram Kodaman,Sultan II..

Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası, Ankara 1987

19 Uras, s. 159

20 Stanford Shaw, “Osmanlı mparatorluğu’nda Azınlıklar Sorunu”, Tanzimat’tan

Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi,C. IV, stanbul 1985, s. 1002

 

google-site-verification=AaMYWmH7znbxv4maM203YVXZ4NLbsAHB9mmBsTe7moQ

>>>>>> Sitemizdeki bilgilerin büyük çoğunluğu alıntıdır. İlgili yazının yazarının veya kaynak sahibinin istemesi halinde ilgili yazı sitemizden kaldırılacaktır. Sitemizdeki görsel ve sesli dökümanlar video paylaşım sitelerinden alıntıdır bu sitelerde kaldırldığı an sistemimizde görünmeyecektir. >>>>AKCAGUN KOYU WEB SiTESi (kurucu: iSMET YILMAZ >>>